Xinhua yazarı Yuan Quan
BEİJİNG, 17 Mayıs (Xinhua) — Çin’in Guangdong eyaletinde keşfedilen dört büyük dinozor dişinin, 70 ila 66 milyon yıl önce yaşamış Tyrannosauroidea familyasına ait olduğu Çinli bilim insanları tarafından doğrulanırken, bu dişler söz konusu tür kategorisinde Çin’in en güneyinde keşfedilen fosil kanıtlar oldu.
Bulunan dört dişin kökeni, Geç Kretase döneminin günümüze en yakın aşaması olan Maastrihtiyen çağına kadar uzanıyor. Diş örneklerinden üçü 2010 yılında Sihui kentinde amatör bir fosil meraklısı tarafından bulunarak yerel bir müzeye bağışlandı. Diğer diş ise 2020 yılında bir araştırmacı tarafından Guangdong eyaletinin merkezi Guangzhou’daki bir inşaat sahasında bulundu ve an itibarıyla Sun Yat-sen Üniversitesi koleksiyonunda yer alıyor.
Sihui kentinde bulunan üç diş olağanüstü derecede iyi korunmuş olup 6 santimetreyi aşan diş taçlarına sahipken, Guangzhou’da bulunan diş parçası ise 3,3 santimetre uzunluğunda. Ancak dört fosilin hepsi de hafif tırtıklı kenarlar ve pürüzsüz diş minesi gibi benzer morfolojik özellikler barındırıyor.
Kısa süre önce uluslararası Cretaceous Research dergisinde yayımlanan bir araştırma makalesine göre bu özellikler, Tyrannosauroidea türünün dişlerinin özelliklerine uyuyor ve diğer büyük etobur dinozorlardaki özelliklerden farklılık gösteriyor.
Beijing’deki Çin Yer Bilimleri Üniversitesi’nden araştırma ekibi üyesi Wang Donghao, bu dişlerin sahibi olan dinozorların ihtiyatlı bir tahminle en az 5-6 metre boyunda olduğunu kaydetti.
Araştırmacılar çalışmalarında, Çin’in güneyinde büyük etobur dinozor fosillerine ilişkin kanıt bulunmaması sorununun bu keşifle çözüldüğünü, keşfin “bölge açısından önemli bir ekolojik boşluğu doldurduğunu ve teyit edilmiş tyrannosauroids silsilesini genişlettiğini” belirtti.
Çin Yer Bilimleri Üniversitesi’nden araştırmanın baş yazarı Xing Lida, daha önce bölgede bulunan dinozor yumurtası fosili kayıtlarıyla birlikte, bu dişlerin keşfedilmesinin, Çin’in güneyinde Kretase Dönemi sonlarında nesilleri topluca tükenen büyük çeşitlilikte dinozor türlerinin yaşamış olduğunu gösterdiğini söyledi.